Aksaray T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde yaşananlar, Türkiye’nin insan hakları karnesine kara bir leke olarak düşüyor. Altı LGBTİ+ tutuklu, devletin göz yumduğu sistematik işkence, ağır insan hakları ihlalleri ve organize bir nefret sarmalıyla karşı karşıya. Tutuklulardan E.K., bu vahşete sessiz kalmamak için ölüm orucuna başladı!
Resmi Nefret Politikası: Devlet Kurumlarında LGBTİ+ Düşmanlığı
Birgün’ün ulaştığı çarpıcı bilgiler, hapishane yönetiminin LGBTİ+ bireylere yönelik açık bir nefret politikası izlediğini ortaya koyuyor. H.S., M.B., R.D., S.E., E.K. ve G.Y. isimli tutuklular, henüz mahkum olmadıkları halde adeta birer “düşman” muamelesi görüyor. Hapishane yönetimi, “üç kişi için koğuş açamayız” bahanesiyle LGBTİ+ tutukluları tecrit ederek, devlet eliyle transfobi ve homofobi uyguluyor.
Hukuk Katlediliyor: Yasalar Açıkça Çiğneniyor
Ceza İnfaz Kanunu’nun tanıdığı en temel haklar bile bu tutuklulara reva görülmüyor. Diğer mahkumlar 6 saat havalandırmaya çıkarken, LGBTİ+’lere sadece 1 saat izin veriliyor. Bu uygulama, açıkça “toplama kampı” mantığıyla hareket edildiğinin kanıtı!
Sağlık Hakkı Engelleniyor: Devlet Cinayete Ortak Oluyor
Kanser hastası R.D.’nin “tek kişilik hücrede kalamaz” raporuna rağmen ısrarla tecrit edilmesi, astım hastası H.S.’nin sağlıksız koşullarda tutulması ve ortopedik engelli M.B.’nin revire bile çıkarılmaması, devletin “ölüme terk etme” politikasının somut örnekleri. Bu uygulamalar, uluslararası hukukta “işkence” olarak tanımlanıyor!
Temel İnsani İhtiyaçlar Bile Esirgeniyor: İnsanlık Ayaklar Altında
Avukat Yağmur Çağla Demirtaş’ın açıklamaları tüyler ürpertici: “Müvekkilime hala yastık vermediler. Eski yorganlarla, pis koşullarda yaşamaya mahkum edildi. Kıyafetlerini yıkayacak su bile yok!” Bu koşullar, 21. yüzyılda bir hapishanede değil, ancak Ortaçağ zindanlarında görülebilecek uygulamalar.
Ölüm Orucu: Çaresizliğin Son Çığlığı
E.K.’nin başlattığı ölüm orucu, bu insanlık dramının ulaştığı vahim noktayı gözler önüne seriyor. Devlet yetkilileri, her geçen gün bu ölüm orucunun sorumluluğunu daha fazla omuzlarında taşıyor. Unutulmasın ki tarih, bu zulme sessiz kalanları da failler kadar sorumlu tutacaktır!