Almanya’daki siyasi gelişmeler, kapitalist sistemin iç çelişkilerini, burjuva demokrasisinin krizini ve faşizmin yükselişini anlamak açısından önemli bir örnek teşkil ediyor. Friedrich Merz liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ile aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi arasındaki dolaylı iş birliği eğilimi, burjuva siyasetinin sınıfsal karakterini ve faşist hareketlerle nasıl uzlaşabildiğini açıkça gösteriyor. Bu durum, kapitalizmin kriz dönemlerinde burjuvazinin faşizme nasıl yaslandığını ve emekçi sınıfların haklarını nasıl gasp etmeye çalıştığını ortaya koyuyor.
Burjuva Demokrasisinin Krizi ve Faşizmin Yükselişi
Burjuva demokrasisi, kapitalist sistemin istikrarlı olduğu dönemlerde kendini koruyabilir. Ancak ekonomik krizler, sosyal eşitsizlikler ve sınıf çatışmaları derinleştikçe, burjuvazi, demokratik kurumları zayıflatma ve otoriter yöntemlere başvurma eğilimine girer. Almanya’da AfD’nin yükselişi ve CDU’nun bu partiyle dolaylı iş birliği arayışı, tam da bu dinamiklerin bir sonucudur. AfD, göçmen karşıtı, milliyetçi ve popülist söylemlerle emekçi sınıfların bir kısmını yanıltmayı başarmış olsa da, aslında burjuvazinin çıkarlarını savunan bir partidir. CDU’nun AfD’yle yakınlaşması, burjuva siyasetinin, emekçi sınıfların mücadelesini bastırmak için faşist hareketleri nasıl kullanabileceğini gösteriyor.
Merz’in AfD’nin desteğiyle göçmen karşıtı yasaları meclisten geçirmeye çalışması, kapitalist sistemin kriz dönemlerinde faşizme nasıl yaslandığının açık bir örneğidir. Bu tür politikalar, emekçi sınıflar arasında bölünme yaratmayı ve göçmenleri günah keçisi ilan etmeyi amaçlar. Ancak gerçek sorun, kapitalist sistemin kendisidir. Göçmenler, kapitalizmin yarattığı eşitsizlikler ve savaşlar nedeniyle yerlerinden edilen insanlardır. Burjuvazi, bu insanları hedef göstererek, asıl sorumluların üstünü örtmeye çalışır.
Emperyalistler Arası Çelişkiler ve ABD-Almanya Gerilimi
Merz’in ABD’ye yönelik eleştirileri ve Avrupa’nın bağımsızlığı vurgusu, emperyalistler arası çelişkilerin derinleştiğini gösteriyor. Almanya, ABD’nin küresel hegemonyasına karşı kendi çıkarlarını koruma arayışında. Ancak bu durum, emekçi sınıfların çıkarlarına hizmet etmez. Burjuvazinin “Avrupa’nın bağımsızlığı” söylemi, aslında Alman sermayesinin küresel rekabetteki konumunu güçlendirme çabasıdır. Emekçi sınıflar, bu tür söylemlere kanmamalı ve kendi bağımsız siyasi hatlarını inşa etmelidir.
SPD ve FDP’nin Rolü: Burjuva Siyasetinin İki Yüzü
SPD ve FDP gibi diğer burjuva partilerinin seçimlerdeki düşük performansı, kapitalist sistemin meşruiyet krizini gösteriyor. Ancak bu partilerin de emekçi sınıfların çıkarlarını savunmadığı unutulmamalı. SPD’nin CDU ile koalisyon olasılığı, burjuva siyasetinin emekçi sınıflara karşı nasıl birleştiğinin bir başka örneğidir. SPD, tarihsel olarak işçi sınıfının partisi olarak ortaya çıkmış olsa da, bugün tamamen burjuvazinin çıkarlarını savunan bir parti haline gelmiştir. FDP ise neoliberal politikaların savunucusu olarak, emekçi sınıfların haklarını gasp etmeye devam ediyor.
Emekçi Sınıfların Görevi: Anti-Kapitalist ve Anti-Faşist Mücadele
Almanya’da yaşanan siyasi gelişmeler, emekçi sınıfların mücadelesini daha da keskinleştirmeli. Faşist tehditlere ve burjuva siyasetine karşı mücadele, ancak anti-kapitalist bir perspektifle yürütülebilir. Emekçi sınıflar, göçmenlerle birleşerek, kapitalist sistemin yarattığı eşitsizliklere ve sömürüye karşı ortak bir mücadele yürütmelidir. Bu mücadele, burjuvazinin bölme ve yönetme stratejilerine karşı etkili bir panzehir olacaktır.
Sonuç: Gerçek Demokrasi ve Sosyal Adalet Mücadelesi
Almanya’daki siyasi gelişmeler, kapitalist sistemin krizini ve burjuva demokrasisinin sınırlarını bir kez daha ortaya koyuyor. Emekçi sınıflar, faşist tehditlere ve burjuva siyasetine karşı mücadelelerini yükseltmeli, anti-kapitalist ve anti-faşist bir siyasi hat inşa etmelidir. Ancak bu şekilde gerçek bir demokrasi ve sosyal adalet mücadelesi yürütülebilir. Kapitalizmin yarattığı eşitsizlikler ve sömürü ortadan kaldırılmadıkça, faşizm tehdidi her zaman var olacaktır. Bu nedenle, emekçi sınıfların birliği ve mücadelesi, hem faşizme hem de kapitalizme karşı en etkili silahtır.