Suriye’nin kuzeybatısındaki Lazkiye kentinde, bölgedeki yerel gruplar ile cihatçı örgüt Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Çatışmalarda en az 70 kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor. Bu çatışmalar, HTŞ’nin “Suriye ordusu” adı altında bölgedeki silahlı gruplara yönelik operasyonlarıyla başladı. Özellikle Alevi nüfusun yoğun olduğu Lazkiye’de, HTŞ’nin “Esad bağlantılı gruplara” yönelik saldırıları, bölgedeki gerilimi daha da artırdı. Beyt Ana köyünde HTŞ konvoyuna düzenlenen saldırıda 11 HTŞ askerinin ölmesiyle çatışmalar tırmandı ve Lazkiye’deki birçok askeri tesis silahlı grupların kontrolüne geçti.
HTŞ, çatışmaların ardından Humus ve Tartus’ta sokağa çıkma yasağı ilan etti. Camilerden yapılan “cihat” çağrıları ise bölgedeki mezhepsel gerilimi daha da körükledi. HTŞ, çatışma bölgelerine ağır silahlı takviye birlikler gönderirken, kontrolündeki SANA Haber Ajansı, Tartus’a da girdiklerini duyurdu. Bazı kentlerde HTŞ’ye destek gösterileri düzenlendiği bildirildi.
Suudi Arabistan, HTŞ’ye yönelik saldırıları kınayan bir açıklama yaparak, “Suriye hükümetinin” güvenlik ve istikrarı sağlama çabalarını desteklediğini belirtti. Bu açıklama, HTŞ’nin uluslararası arenada meşruiyet arayışına hizmet ediyor. Ancak HTŞ, Birleşmiş Milletler ve birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesine rağmen, Batılı ülkeler ve Türkiye tarafından dolaylı olarak destekleniyor. Bu durum, Suriye’deki iç savaşın karmaşık dinamiklerini ve uluslararası aktörlerin çelişkili politikalarını gözler önüne seriyor.
HTŞ, Aralık 2023’te Beşar Esad yönetimini devirerek iktidarı ele geçirdi ve kendi hükümetini kurdu. Örgüt lideri Ebu Muhammed el Colani, “Devlet Başkanı” ilan edildi. HTŞ, Alevi, Kürt ve Dürzi azınlıkları dışlayan bir ulusal konferans düzenleyerek, tüm silahların kendilerine teslim edilmesini talep etti. Örgüt, Alevi bölgelerinde cihatçı militanların düzenlediği saldırıları “münferit” olarak nitelendirerek, bu saldırıları önleme iddiasında bulunuyor. Ancak bu söylemler, HTŞ’nin mezhepsel temelli şiddet politikalarını gizleme çabası olarak değerlendiriliyor.
Bu gelişmeler, Suriye’deki iç savaşın sadece bir güç mücadelesi değil, aynı zamanda mezhepsel ve etnik gerilimler üzerinden şekillenen bir çatışma olduğunu gösteriyor. HTŞ’nin yükselişi ve uluslararası destek görmesi, bölgedeki istikrarsızlığı daha da derinleştiriyor. Suriye halkı, bu çatışmaların bedelini ağır bir şekilde öderken, uluslararası toplumun çifte standartlı politikaları, bölgedeki insani krizi daha da ağırlaştırıyor.