İran yönetimi, son üç ayda 717 binden fazla Afgan göçmeni sınır dışı etti. İçişleri Bakanlığı, bu uygulamayı “halkın temel talebi” olarak savunurken, gerçekte göçmen karşıtı politikaların arkasında İsrail ile yaşanan gerilim, “ajanlık” paranoyaları ve ekonomik krizin yarattığı toplumsal hoşnutsuzluk yatıyor.
“Yasa Dışı” İlan Edilerek Hakları Yok Sayıldı
İran’da yaklaşık 6 milyon Afgan mülteci, on yıllardır en ağır koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Ancak devlet, Mayıs ayında yaptığı açıklamayla “yasa dışı” statüdeki tüm Afganların sınırdışı edileceğini duyurdu. Göçmenler, geçici kamplara doldurularak zorla otobüslere bindirildi ve sınır kapılarına gönderildi.
“Mossad Ajanı” İddialarıyla Meşrulaştırma Çabası
Sınır dışıların gerekçesi yalnızca “kaçak” statüsüyle sınırlı değil. İran rejimi, bazı Afganların Mossad adına çalıştığı iddiasıyla tutuklamalar yaparak, göçmen karşıtı politikalarını “ulusal güvenlik” söylemiyle meşrulaştırmaya çalışıyor. Oysa bu iddialar, İsrail ile yaşanan gerilimin gölgesinde, mültecileri hedef gösteren bir propaganda aracına dönüşmüş durumda.
“Geri Dönecek Evleri Yok, Gelecekleri Karartılıyor”
Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (IFRC) Afganistan Delegasyon Başkanı Sami Fakhouri, sınır dışı edilenlerin çoğunun yıllar önce Afganistan’ı terk ettiğini ve artık orada barınacak yerleri olmadığını vurguladı. Fakhouri, “İnsanların seçme hakkı tanınmadı. Zorla otobüslere bindirilip sınıra gönderildiler” diyerek, geri gönderilenlerin insani krizle karşı karşıya olduğunu belirtti.
Kriz Derinleşiyor: 1 Milyon Kişi Daha Sınır Dışı Edilebilir
Fakhouri, yıl sonuna kadar sınır dışı edilenlerin sayısının 1 milyonu aşabileceği uyarısında bulundu. Afganistan’da işsizlik, yoksulluk ve Taliban’ın baskıcı rejimi altında yaşam mücadelesi veren göçmenler, İran’ın bu politikasıyla daha da zor duruma itiliyor.
Sermayenin ve Devlet Şiddetinin Hedefindeki Göçmenler
İran’daki göçmen karşıtı politikalar, emekçi sınıflar arasında düşmanlık yaratarak asıl sorumluların üstünü örtmeye yarıyor. Göçmen işçiler, ucuz iş gücü olarak sömürülürken, ekonomik krizin faturası onlara kesiliyor. Oysa gerçek çözüm, sınırları değil, sömürü düzenini ortadan kaldırmaktan geçiyor.