Mücadele Etmeye ve Kazanmaya Cüret Et!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Dünya ne hale geldi?” sözü her yerde duyuluyor. Bu hoşnutsuzluğun açık ifadesidir. Ama henüz geçmiş ve geleceğin sorumluluğunu üstüne almayan bilincin bir ifadesidir. Bu söz zihnimizi istila eden ve ürküten dehşet sahnelerinin, yada içinde hareket edilen koşulların yarattığı geleceğe dair belirsizlik, savaş ve işgallerden yayılan korku ve endişeye dair bir tepkidir aynı zamanda. Fakat insana apaçık görünen olumsuzlukların yarattığı hoşnutsuzluk bunu yaratan nedenleri ortadan kaldırma bilinci ve eylemine dönüşmedikçe pek işe yaramaz.

Yaşlı ve yorgun dünyadan söz edilir, ama kelimenin gerçek manasıyla yorgun olan insan türü ezilen ve sömürülen kitlelerdir. Dünyamız güzel ve yaşanılasıdır. “Dünya ne hale geldi” denirken, dünyamıza yağdırılan kötülüğün kimler, hangi sınıf tarafından yapıldığı üzerine düşünülmediği ve memnuniyetsizlik ifade eden sözcüklerle kalındığında zalimliğin ve sömürünün egemen olduğu dünyaya bir etkisi olmaz. Oysa onu kötülüğe boğan egemen kapitalist sınıfın tahtını devirmeye yönelik bilinç ve eylem hattına doğru sıçramak için insan ve doğaya düşman olanın kimler ve ne olduğu konusunda açık ve net düşünceye sahip olmak dünyamızı yaşanılmaz hale getirenlere karşı mücadele etmenin ilk adımıdır. 

Soru basittir: Kapitalist sermayenin insanı ve tabiatı tüketmesine izin verecekmiyiz? Daha doğru ifadeyle, daha ne zamana kadar bu yağmalamaya dur denilmeyecek? Azami kâr uğruna işçi sınıfı, tüm emekçiler, doğamız tüketilip tahrip ediliyor. Pasif, tepkisiz, korkak, ürkek ve pısırıkça yaşamaya devam mı edilecek, yoksa ezilenler, işçi sınıfı kimsenin karşısında duramayacağı demirden yumruğunu zalimlerin başına indirmek için havaya kaldıracak mı? İşçi sınıfı, burjuvaziyi, emperyalist haydutları daha önce Rusya, Çin, Vietnam, Kore, Doğu Avrupa, Küba’da yendi, sınıfsal atalarımızın yaptığı gibi dünyamızı yok etmelerine dur demek tarihi bir gereklilik. Mesele tamda budur. Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfımız bu bağlamda kendisini, doğasını ve geleceğini ancak kendi gücüyle koruyabilir. 

Biz komünistler dünyayı değiştirmeliyiz diyoruz ve tüm emekçi halk kitlelerinin gözü önünde her gün daha da artarak büyük insanlığı yıkıma uğratan emperyalist kapitalist düzeni kötülükleriyle birlikte ortadan kaldırmak için mücadele yürütüyoruz… Komünistler tek başına bu büyük hedefi gerçekleştiremez, çünkü devrim kitlelerin eseridir. Gerçek yaratıcı ve büyük dönüştürücü kuvvet işçi sınıfıdır. Komünizm bir teahülden ibaret değil, kapitalizmi ortadan kaldırmak amacının somutlaştığı bugünün proletaryasının teori ve eyleminde gerçekleşen hakikatin kendisidir. Dünyamızı çekilmez hale getirenlere karşı dünyamızı insanlık ve tüm canlılar için yaşanılası hale getirmenin adıdır. Dünyamızın dehşetli biçimde harabeye dönüştürüldüğü, insan ırkının varlığının tehdit altında olduğu gerçeğini görenler ancak kapitalizm karşısında biricik alternatif ve devrimci çözüm olan komünist bir dünya için çalışmaya adım attıklarında tutarlı bir pozisyon almış olurlar.

Sınıf bilinci edinmiş proleterler sosyalist-komünist bir dünya uğruna mücadeleye devam ediyor. Burjuvazi ve onların kalemşörleri ise kapitalist düzenin ebedi olduğunu, artık sınıflar arasında savaşımın sosyalist kampın yenilgisiyle sonlandığına dair fikirleri tekrarlayıp durmaktadırlar. Bunu yaparken sosyalizm deneyimlerini karalamayı da ihmal etmiyorlar. Burjuvaziye göre her şey yolunda. Tarih olması gerektiği gibi akıyor. Krizler kendisini tekrar etse de, tekeller dünya pazarlarına hakim, bankalar ise son sözü söylemeye devam ediyor. Borsa kumarhanesinde soygun ve servet biriktirme çarkı dönüyor, komisyoncular mutlu, politikacıların cepleri doluyor, kapitalist sınıfın hizmetinde akademiler, onların sözcüleri görevini üstlenmiş filozoflar kuram ve sistem ve çağların önüne “post” (sonrası, “post kapitalizm”, “post Marksizm”, “post modernizm”, “posttrust” gibi vb.) eki ve etiketiyle kavramlarla kurdukları gizemli, erişilemez ve anlaşılmaz fikir çölünde sermaye vahasında mutlular. Spor, sanat, sinema, edebiyat, medyatik ünlülerin ultra lüks yaşam ve birbirleriyle yarışan servetleri büyümeye devam ediyor. Hortumcular, mafya örgütleri, insan, çocuk, kadın tüccarları, tarikat şefleri, her işin uzmanı medya şarlatanlarından teşekkül ideolojik taarruz lejyonerleri; say say bitmez bu kirlilik dünyasının çürümüş unsurlarına göre “her şey yolunda”. Çünkü onlar sıradan emekçi halk kitleleri üstünde sıra dışı, ayrıcalıklı olduklarını sadece egemen sınıf düşüncesiyle değil, egemen sınıf zorbalığıyla da gösterirler. Çünkü emperyalist burjuvazi ve işbirlikçileri hızla değişen dünyada eldekini yitirmemek için kendi iktidarı sürsün diye büyük insanlığa ölüm yağdırıyor.

İnsanlık büyük sınavdan geçiyor. Başımıza yağdırılan ölüm, yoksulluk, yokluk, soykırımı durdurma gücüne sahipsek neden durdurulamadığı sorusuna doğru cevap verilmesi gereklidir. Kapitalizmin işçi sınıfına ve tüm emekçi yığınlara sunabileceği bir gelecek yoktur. İşçi sınıfı ise kapitalist düzeni kaldırarak kendi geleceğini eline alabilir ve toplumu özgürleştirebilir. 

Değiştirebiliriz! Eskimiş ve toplumsal ilerlemenin önünde engel olan burjuva toplumu temelleriyle yıkabilir, bugünden yarına varmak için Maoistlerin iyi bildiği şiarlaşmış ifadeyle, “mücadeleye cüret et!”, “kazanmaya cüret et!” ki dünyayı değiştirme eylemi büyüsün, genişlesin. Biz değiştirelim derken sahte özgürlük ve eşitlik vaatlerinin havada uçuştuğu burjuva parlamenter oyunlardan, reform ve iyileştirmelerin devrim hedefinin yerine konulmasından söz etmiyoruz. Değiştirelim derken, kendisini egemen sınıf olarak örgütleme bilinci edinmiş devrimci proleter hareketin önderliğinde kapitalist devlet sisteminin yıkılması, sosyalizmin kurulması ve oradan komünizme yürünmesinden söz ediyoruz.

“Emperyalizm geride kaldı ve kapitalizm nitelik değiştirdi” diyen kapitalistlerin yeni peygamberleri savaşsız, barış içinde bir dünya vaaz etmişlerdi. Fakat müjdeleri erken çöktü. “Refah, barış”, “insan hakları”, ilerleme, adalet ve eşitlik”, “reformlar”, “demokrasi ve özgürlük”, “batı uygarlığı”, “uygarlaştırma” adları altında müjdelenenler ile yapılanlar farklıydı. Gerçekliği anlamak için Yugoslavya, Afganistan, Suriye, Libya, Irak, Yemen, Mali, Fas, Sudan, Filistin, Kürdistan, Kafkasya, Ukrayna, Gazze’ye bakmak yeterli. Bir elin parmakları kadar emperyalist ülkeler, dünyanın geri kalan halklarını mahkum ettikleri yokluk, yoksulluk, sefalet yetmiyor, bombalayıp işgal ediyorlar. Havada kan kokusu var. 

Türkiye’deki devlet düzeni ve yönetim dünya düzeninin bir dişlisidir. Özgünlükler taşısa da ezen ve ezilenler, sömüren ve sömürülenler, emek ile sermaye arasındaki uzlaşmaz çelişkiler yanında birde ulusal çelişki sonucu Kürt ulusu ve diğer milliyetler, çeşitli dinler, faşist diktatörlüğün amansız baskısı altında inlemektedir. Türk burjuvazisi ve onun yönetimindeki vekilleri, iş yürütücüsü hükümetleri emperyalist ülkelerin dünya halkları ve mazlum uluslarına karşı işledikleri suçların ortağıdır. Bu anlamda mücadelenin ikili karakteri vardır. Komünist sınıf hareketinin burjuvaziye karşı mücadelesi aynı zamanda emperyalizmine karşı yürütülmektedir. Tekelci kapitalist sermaye düzeni uluslararasıdır, komprador uşakların başı sıkıştığında yardımına koşarlar, buna karşı işçi sınıfının karakteri ve siyasi amacı da enternasyoneldir. Bu anlamda “mücadeleye cüret et”mek evrensel bir içerik taşır. Çünkü her bir ülkedeki mücadele dünya proleter devrim sürecinin birer halkasıdır. Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfımız büyük baskı ve ağır sömürü şartları altında, bulunduğu şartlar içinde mücadele bayrağını kaldırdıkça devrimci enternasyonel proletaryanın yeni bir dünya yaratma eylemi içindeki tarihi yerini alabilir. Sermayenin tekelci diktatörlüğü azgın saldırılarla istediği ülkede yıkım yaratabilecek güçte görünse de esasta stratejik manada güçsüzdür. Kapitalist barbarlığa karşı öfke, hoşnutsuzluk birikmektedir, nesnel olarak sosyalizm alt yapısı ve sınıf mücadelesi dinamikleri güçlenmiştir. Halk ayaklanmaları dünya çapında hızla yayılma koşullarını barındırmaktadır. Toplumsal çelişkiler her yerde şiddetlenmektedir. Daha büyük çarpışmalara hazırlanmak için birleşmek, örgütlenmek, araçlarını sağlamlaştırmak, kendi cephemizde kazanmaya cüret etmek gerekmektedir. 

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.