Muğla’nın Doğal Sit Alanları Rant Uğruna Feda Ediliyor: Ekosistem Alarm Veriyor

featured
Fotoğraf: BirGün
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ülke genelinde “kesin korunacak” denilen doğal alanlar, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın kararlarıyla yapılaşmaya ve ticarileştirmeye açılıyor. Bu sürecin son örneği, Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Göl Mahallesi’ndeki birinci ve ikinci derece doğal sit alanlarının koruma statüsünün düşürülmesi oldu. 8 Nisan’da onaylanan bu kararla, bölgenin bir kısmı “Nitelikli Doğal Koruma Alanı”, diğer kısmı ise “Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı” olarak yeniden sınıflandırıldı. Ancak “Kesin Korunacak Hassas Alan” statüsüne ilişkin sürecin tamamlanmamış olması, bu değişikliğin ardında yatan gerçek niyetin doğayı korumak değil, sermaye projelerine alan açmak olduğunu gösteriyor.

Ekolojik Tahribat ve Biyoçeşitlilik Kaybı Riski

Koruma statüsündeki bu düşüş, bölgedeki ekosistemler üzerinde geri dönüşü olmayan zararlara yol açabilir. Birinci ve ikinci derece sit alanları, yalnızca manzara değeriyle değil, endemik türler, doğal yaşam döngüleri ve iklim direnci açısından da kritik öneme sahip. Statünün düşürülmesi, bu alanların betonlaşmaya, turizm projelerine ve konut yapılaşmasına açılması anlamına geliyor.

TMMOB Bodrum Temsilcisi Mustafa Erdoğan’ın da belirttiği gibi, bu karar bütüncül bir ekolojik değerlendirme yapılmadan alındı. Oysa doğal sit alanlarının korunması, iklim kriziyle mücadelede ve biyoçeşitliliğin sürdürülebilirliğinde hayati bir rol oynuyor. Yapılaşmaya izin verilmesi, yalnızca yerel ekosistemi değil, bölgenin su kaynaklarını, toprak yapısını ve mikroiklimini de tehdit ediyor.

Şirketlerin ve Bakanın Projeleri: Doğa Talanı Meşrulaştırılıyor

Bu kararın arka planında, bölgedeki mega turizm projelerinin olduğu açık. Cengiz Holding, 678 bin metrekarelik koruma altındaki arazide otel ve villa inşaatı için hazırlık yapıyor. Projenin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) gerekli görülmedi ve deniz kıyısına dalgakıranların yapımına onay verildi. Bu durum, kıyı ekosistemlerinin bozulması ve deniz canlılarının yaşam alanlarının tahrip edilmesi riskini beraberinde getiriyor.

Bir diğer dikkat çeken proje ise Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a ait olan Maxx Royal otel kompleksi. “Sürdürülebilir Koruma” adı altında, ormanlık alanların turizm tesislerine dönüştürülmesi, ekolojik dengenin nasıl göz ardı edildiğinin bir göstergesi. Geçen yıl onaylanan plan değişikliğiyle, 76 bin 844 metrekarelik orman arazisi “Konaklamalı Turizm Tesis Alanı” ilan edildi ve beş yıldızlı bir tatil köyünün inşasına başlandı.

Sonuç: Ekoloji mi, Sermaye mi?

Bu gelişmeler, doğal varlıkların korunması yerine kısa vadeli ekonomik çıkarların öncelendiğini gösteriyor. İklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği bir dönemde, ormanların, kıyıların ve sulak alanların korunması yaşamsal önem taşıyor. Ancak Bakanlık, “sürdürülebilirlik” adı altında doğayı metalaştıran bir anlayışı benimsiyor.

Ekolojistler, hukukçular ve yerel halk, bu kararların iptali için mücadele ederken, asıl soru şu: “Doğayı korumak kimin sorumluluğu? Yoksa gelecek nesillere betonlaşmış, biyoçeşitliliği tükenmiş bir dünya mı bırakacağız?”

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.